Kayıtlar

KELİME OYUNU 43

Resim
Merhabalar uzun bir aradan sonra geri döndüm ve kelime oyunuyla başlamak istedim. Haftanın kelimeleri Deep Toone /Sade ve derin den   okaliptüs, kehanet, uyum, ders, kapan                                      Çocuk ve Yara Okaliptüs kokan sakin bir köy kasabasında ders zili çaldı.Öğrencilerin kimi koşarak sınıflara girdi, kimisi de tahmin edersiniz ki sanki gittikleri yer sınıf değil de kapan  gibi hissederek ağır ağır ilerledi.Sare de bu ağır adım ekibine katılanlardandı.  Ah Sare...Saçları örgülü, yakası kolalanmış orta boylu bu esmer kız çocuğu bir türlü sınıfa uyum sağlayamamıştı.Oryantasyon dönemi biteli çok olmuştu.Ama bi değişikti hâlâ, hayata, insanlara, doğaya karşı hep bir öfkesi vardı sebebini henüz anlayamadığım.Bu küçücük yaşta neyin öfkesi olabilirdi ki ?Sorun neydi daha önemlisi çözüme giden yollar nerdeydi ki ? Fizan da mı ?  Sonra nedense bi anda  kehaneti anımsadım.”Aile ve çocuk...Çocuğun kanayan yarası Aileden gelir, devası da ailededir.”  Onu gözlemlemeliydim.3 gün

KELİME OYUNU 32

Resim
  Uzun bir aradan sonra kelime oyunu ile geri dönmek istedim.Bu haftanın kelimeleri Sevgili Ayça’dan gelmiş. Salıncak - park - enfeksiyon - korku -makyaj  Sessizliğin hakim olduğu toplantı salonu delici  topuk sesleriyle yankılanıyor.Açık mavi tonlarında makyajıyla  dikkat çeken bir hanımefendi söze başlıyor.Keskin ve tok bir sesle  -Bugün sizlerle bir veba gibi yayılan çağın yeni hastalığını konuşacağız.Kanserden, veremden, virüsten hatta enfeksiyon kapması olağan açık yaradan bile daha korku verici bir hastalık… Salıncakta sallanan, parkta oynayan, uçurtma uçuran çocukların neşesini söndüren.. Umutları, hayalleri olan gençlerin hayatına gölge düşüren, yetişkinleri duygusuz bir robota dönüştüren bulaşıcı ve öldürücü hastalık…Nedir o dersiniz ?   SEVGİSİZLİK…İlgisisizlik, yerini bulamamanın verdiği eziyet neticesinde ortaya çıkan değersizlik hissi. Önce kendi hayallerini sona başkasının hayallerini öldürtür. Cümlesini bitirip muhataplarının yüzlerinde göz gezdirdi.   Sonra elindeki çub

ANNELER GÜNÜ

Resim
 -Hey çocuklar yeni bi yer keşfettim.Muhteşem kokulu çiçekler, yemyeşil çimenler var. diye sevinçle arkadaşlarına seslendi Zumi. Kimseden yanıt alamayınca biraz daha yaklaştı o minik kanatlarıyla uçtu uçtu uçtu. -Hey, size söylüyorum şahane bir mekan buldum.Duymuyor musunuz ?  Cevap yok. Daha çok bağırdı, daha hızlı uçtu, tozu dumana kattı.Ama hiç kimse onu farketmedi, sesini duymadı, kanat çırpışını görmedi. Aklının almayacağı şekilde görünmez oluvermişti bi anda.Zaman ilerledi. Düştü kaldıran olmadı, espri yaptı gülen olmadı, ağladı gözyaşını ne silen oldu ne gören oldu.Kimse nasıl olduğunu sormadı, neden ortadan kaybolduğunu araştırmadı.Sanki Zumi hiç var olmamıştı. Bu durum Zumiyi çok yordu.Herkesin hayran olduğu rengarenk kanatları soldu.Aydınlık gözlerine karanlık çöktü. Sonra bir gün aklına geldi .”Anneme gitmeliyim.Annem beni görmese de varlığımı hisseder.” dedi. O görünmezlik derdinden güçsüz düşmüş kanatlarını son bir gayretle çırptı çırptı.Annesinin kapısına yaklaştı ve gücü

ÇOCUK OLMAK

Resim
  Halk eğitimin farklı eğitimleri var.Aşçılık, el ayak bakımı, okul öncesi vb gibi.Bugün bir sınıfa misafir oluyoruz.Merdivenlerden ağır ağır çıkarak okul öncesi etkinlikleri sınıfına giriyoruz usulca kimseye hissettirmeden varlığımızı. Konu sanat etkinlikleri. Hal böyle  olunca masaların üzeri boyalar,kartonlar,makaslarla dolup taşmış.Öğrenciler heyecanla hayal güçlerini kullanarak renkli etkinlikler ortaya çıkarıyor..Yüzlerindeki sevinç adeta etrafı ışıldatıyor.Eğlendikleri her hallerinden belli. Hayretle izliyor Ülkü öğretmen karınca gibi çalışan öğrencileri.Özellikle birinin mutluluğu dikkatini çekiyor.Ona yöneliyor usulca. -Kaç yaşındasın Fatma hanım?  diyor nazikçe.Kınanma korkusuyla Soruya  o kadar çekinerek cevap veriyor ki.Yüzündeki utanmayı kalbimin en ıssız köşelerinde hissediyorum   -41 hocam.   -İnsanın yaşı mı  büyük kılan yoksa  yaşadıkları mı ?diye atıldı sayıca genç olan.Annemle babam ayrıldığında daha 14 yaşında yüzünde tüy bitmemiş çocuktum.Bakmam gereken kardeşim, h

AYNADAKİ AKİS

Resim
              -Nasılsın, nasıl geçiyor günlerin.uzun zaman oldu görüşmeyeli.Çökmüşsün iyice.Aklar düşmüş saçlarına, kazayakların belirginleşmiş.Gözlerinin feri sönmüş sanki, rengin solmuş. Hala kağıttan yaptığın uçaklara gitmek istediğin ülkeleri yazıp uçurtuyor musun havada?Kütüphanen sıkılıp  yarım bıraktığın kitaplarla mı dolu?Yine bir gömleği benimseyip sabah akşam onu mu giyiyorsun? Aldığın yaşlar sana sabırlı olmayı mı öğretti yoksa sabrını mı taşırdı?Hayat beklentilerini karşıladı mı yoksa beklemekten mi vazgeçtin? Sahi ne sabırsızdın sen öyle.Birisini arayınca ilk çaldığı anda bakmasını, ocağa koyduğun yemeğin hemen pişmesini, üniversitenin kısa sürede bitmesini isterdin.Beklemeye tahammülün yoktu ama bekletmeye bayılırdın.Az beklemedik seni kapı önünde. İnadın vardı bi de.Sebepsiz yere keçiliğin tutardı.Çocukken o elbiseyi giymicem diye inat ederdin büyüdün ceviz kabuğunu doldurmayan sebeplerle yine inatlaştın.Şimdi nasıl gidiyor işler?Yedinde neysen yetmişinde de o musun? Yin

KELİME OYUNU 12

  Bu haftanın kelimeleri Makbule Abalıdan geldi.  SADE-SAYGIN-SAKİN-GÜVENCE-ÇARESİZ                         SAYGINLIK Amsterdam sokaklarında siyah paltolu bir adam tabanlarını yere vura vura köprüye   yürüdü.Sabah saatleriydi henüz.Mevsim yaza  çalan sonbahar.Teninizi okşayan hafif bir rüzgar var.Şehir henüz güzellik uykusunda..Birazdan sokak sanatçıları iş başı yapınca melodilerle uyandıracak.Çiçek satıcıları son kahvelerini yudumluyorlar köşedeki cafede.Sandal sahipleri ağır adımlarla geliyor ekmek teknesine. Adam dönüp bakıyor güneşin suya aksine.İç çekişlerini duyar gibiyiz.”.Ah Amsterdam renkli evleri zarifçe süzülüp giden nehriyle kendine hayran bırakan büyülü şehir.Koşarak geldiğim bu şehirden yenilerek mi gideceğim şimdi.”Çaresizce bırakılan gözyaşları  nehirde kaybolup gidiyor.Tıpkı adamın kaybolup giden umutları gibi..Birazdan şehir uyanacak, insanlar uyanacak biliyor.Kimsenin onu hayata döndürmemesi için şimdi atlamalı.Evet evet şimdi yapmalı.   Önce film şeridi gibi geçirme

KELİME OYUNU 11

Resim
  Bu haftanın kelimeleri sevgili Ebemkuşağı'ndan geldi :) Ihlamur, Yolcu, Çocuk, Sayfa, Yağmur                OTOGAR SAYFALARI -Buyrun efendim, biletiniz.Koltuk numaranız 25, otobüs gelinceye kadar bekleme salonunda oturabilirsiniz. -Peki teşekkür ederim. -İstanbul- Ankara yolcusu kalmasın. -abim gel götüreyim seni istediğin yere.   Yağmur damlalarının yere çarpışı…Ses cümbüşü..birbirinin içerisine kilitlenmiş yüzlerce konuşma…. Yıllar geçsede değişmeyen o nahoş koku…sigara dumanları, banklara  uzanmış insanlar, her köşe başını kapmış dilenciler, simitçi çocuk, bordo montlu pamuk şekerci amca, hiç durmaksızın hareket eden arabalar, bekleyen yolcular ve binlerce hikayeyi geçmişin sayfalarına sessizce sıkıştırıveren otogarlar.   Tarihin gizli şahitleri.Her insanın ömründe bir kere de olsa uğradığı, anısını bıraktığı mekanlar.Herhalde dili olsa neler neler anlatırdı.Vedaların acısını, kavuşmaların mutluluğunu belki de en çok beklemenin heyecanını anlatırdı.Gözünü hiç ayırmadan saate b